2002 yılından beri sahnede Çanakkaleliler ile buluşuyorlar

Tarihin belki de en eski sanat dallarından biri olan “İnsanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatı” olarak da bilinen tiyatro, günümüze kadar birçok alanda karşımıza çıktı, çıkmaya devam ediyor. Sanatçının, bir başka ruha can vererek, izleyicilerle buluştuğu bu sanat, belki de insanın kendini bir başkasının yerine koyduğu “sanat” da olabilir. Çanakkale’de de bu sanata gönül veren, 2001 yılından bu kentlilerle buluşan ÇOMÜ Tiyatro Topluluğu, bir yandan kentin tiyatro açlığını doyururken bir yandan da insanların özellikle “iletişim, özgüven, özveri” gibi konularda gelişiminde de yardımcı oluyor. ÇOMÜ Tiyatro Topluluk Başkanı Hazal Atalay ise topluluğa dair yaptığı açıklamada; “Çanakkale’de bir tiyatro oluşumu yok, yerel olarak yetişkin tiyatrosu yapan bir Belediye Tiyatro Topluluğu var bir de bizim tiyatro topluluğumuz var. Daha farklı devlet tiyatrosu gibi kurumlar olmadığı için biraz daha tiyatrolara ilgi gösterilebilir, biraz daha tiyatro için insanlar uğraşmalı ve olanak tanınmalı” dedi.

1077

İnsanlık tarihi geçmişten günümüze, yıllarca farklı farklı yollarla sevincini, üzüntüsünü, derdini, umutlarını paylaşmak için birçok yola başvurmaya devam etti ve ediyor. İnsanların, en büyük derdi de kavgası da anlatabilmek ve anlaşılabilmek oldu yıllarca. Kimisi kendini anlatmak için resim yaparken kimisi şarkıya başvurur kimisi ise sahnede bir başka ruha can vererek, derdini, mutluluğunu seyirci ile paylaşır. Tiyatro; bir sahne sanatı olmasının yanında aslında Shakespeare'in dediği gibi “İnsanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatı”dır. Tiyatroyu diğer sanat dallarından ayıran en belirgin özelliği diğer edebî eserler okumak ve dinlemek için yazılırken, tiyatro oyunu sahnede seyirci önünde oynanmak için yazılır. İlk tiyatro şenliği MÖ 534 yılında Atina'da yapıldığı ve Antik Çağ'da, üst sınıfa özgü bir etkinlik olduğu biliniyor, bu durum sosyal itibar noktasının da hassas noktalarından biri haline geliyor. Orta Çağ’da dinsel açıdan tiyatroya bakacak olursak eğer, Tanrı adına bir yarışma yapılırdı ve en iyi oyun hazırlayan kişinin itibarını arttırıldı. Öte yandan Orta Çağ’da William Shakespeare'in ön plana çıkmasıyla, artık tiyatro dinsel niteliğini yitirdi ve popüler bir eğlence türü olarak dikkat çekmeye başladı. Tiyatro zaman içerisinde halkla olan doğrudan ilişkisi nedeniyle değişime birçok kez uğradı. Günümüz tiyatrosuna bakacak olursak eğer; Modern tiyatroya damgasını vuran önemli isimlerden biri de Konstantin Stanislavski. "Sihirli eğer" diye bilinen oyunculuk kuramını geliştiren Stanislavski özellikle gerçekçi akıma yön verdi. Söz konusu kuramda, oyunculardan kendilerini, canlandırdıkları karakterlerin yerlerine koymalarını ve bu şekilde seyirciye söz konusu duyguları vermeleri beklenir. Tiyatro geçmişten günümüze, gerek dini anlamda gerek kültürel anlamda gerek felsefi anlamda birçok alanda karşımıza çıkmaya devam ediyor. Çanakkale’nin en eski oluşumlarından biri olan ÇOMÜ Tiyatro Topluluğu, 2001 yılında Prof. Dr. Erhan Tuna ve Handan Bayındır Tuna’nın akademik danışmanlığında kuruldu. 2002 yılında, topluluk ilk oyunları olan ‘Ay Işığında Şamata’ ile kentlilere buluştu. 2002 yılından bu yana da birçok yetişkin, çocuk, komedi, drama gibi alanlarla sahnede izleyicileri ile buluşmaya devam ediyor. Çanakkale OLAY Gazetesi olarak ÇOMÜ Tiyatro Topluluk Başkanı Hazal Atalay ile tiyatroya dair bilinmeyenleri, topluluğun öğrenciler üzerindeki olumlu etkilerini, kentin tiyatroya dair yaklaşımını konuştuk.

“Çanakkale’nin de en eski tiyatro topluluklarından bir tanesiyiz”

İki buçuk senedir ÇOMÜ Tiyatro Topluluğu Başkanı olan Hazal Atalay, kentin en eski oluşumlarından biri olan topluluklarına dair özel açıklamalarda bulunarak; “Topluluğumuz, 2001 yılında Prof. Dr. Erhan Tuna ve Handan Bayındır Tuna aracılığıyla, ikisinin de akademik danışmanlığında kurulmuş bir topluluktur. Oyunlarımızı üyelerimiz kendileri seçiyor. En az iki yıllık üyelerimiz, oyunlar seçip, oyunları yönetimlere belirtiliyor ardından topluluk tarafından okutuluyor, topluluktaki herkesin içine sindikten sonra oyunun oynanmasına karar veriliyor. Sadece üniversitenin değil, Çanakkale’nin de en eski tiyatro topluluklarından bir tanesiyiz” şeklinde konuştu.

“Saygı, sevgi ve özveri”

Toplulukta üyelerden yana ne gibi beklentileri olduğuna değinen Atalay; “Toplulukta üyelerimizden beklentimiz; tiyatronun sadece sahne önü yok, sahne arkası da var, gelen üyelerimiz zaten bu durumu biliyor, bir ucundan tutarak birilerine bir şeyler anlatmaya çalışıyoruz. Üyelerimizden en büyük beklentimiz ise özveridir, her zaman stantlarımızda da belirtiriz, eğitim çalışmaları veriyoruz bir dönem boyunca, bu ilk dönem oluyor, ikinci dönem de eğitim çalışması verdiğimiz üyelerimiz ile birlikte oyunlar çıkarıyoruz, bizim için bu noktada en önemli olan şey; saygı, sevgi ve özveri” ifadelerini kullandı.

“Birbirini anlama ve ifade etme durumuna oldukça açık bir topluluğuz”

Topluluk içerisinde oluşan iletişime dair detaylar veren Atalay; “Özellikle ilk dönem haftada minimum üç gün eğitim çalışmamız var ve haftada 10 buçuk saat yüzden fazla insanla hep birlikte oluyoruz, burada birbirimizle olan iletişimimizi arttırabiliyoruz, birinin kendini ifade edebilme yeteneği artıyor, hem özgüven artıyor hem de kafa açıklığı artıyor, bakış açımızı geliştiriyoruz, bir duruma tek bir yönden bakmak yerine birçok yönünden bakabilmeyi öğreniyoruz, birkaç farklı şekilde düşünüp, bunları çekinmeden aktarabilmeyi öğreniyoruz, bunu birçok üyemizde de görüyoruz, kendim de bu değişimi fark ediyorum. Arkadaş edinmeyi de öğreniyoruz çünkü üniversiteye 18-19 yaşında geliyor birçok arkadaşımız ve belli noktalarda çekinceleri oluyor ama topluluğa geldikleri zaman, haftada üç gün, minimum 10 buçuk saat birilerini görüyoruz ve bir yerden sonra kimsenin kimseyi yadırgamamaya başladığını görüyoruz, herhangi bir yargı, ayrım yok, herkesin düşüncelerini düzgün bir şekilde ifade edebileceği bir ortam oluşuyor. Birbirini anlama ve ifade etme durumuna oldukça açık bir topluluğuz” diye konuştu.

“Hiçbir yer bulamadığımız zaman ÖSEM de bile prova aldığımız oluyor”

Toplulukta ne gibi konularda problemler yaşadıklarını anlatan Atalay; “Topluluğumuza yeni gelen arkadaşlarımızla iletişim noktasında bir problem yaşamıyoruz çünkü hem onlar iletişime açık oluyorlar hem de biz açık oluyoruz, bir yerde olmak durumundayız, bir sürü insanla iletişim halindeyiz çünkü ama prova süreçlerimizde elbette problemler olabiliyor; prova yerleri ile alakalı olarak sorunlar yaşayabiliyoruz çünkü üniversite bünyesinde kendimize ait bir salonumuz ya da sahnemiz olmadığı için hep farklı yerlerde oyun provaları almak mecburiyetinde oluyoruz; bu bazen evde, bazen gençlik merkezlerinde oluyor, hiçbir yer bulamadığımız zaman ÖSEM de bile prova aldığımız oluyor. Oyunlar konusunda ise genelde maddi noktalarda problemler yaşayabiliyoruz yoksa ekstra bir sorun yaşadığımız olmuyor, kendi işimizi kendimiz yapıyoruz bir nevi; dekoru da kendimiz yapıyoruz, kostümü de ya da cebimizden karşılıyoruz ya da tasarlıyoruz; dikiyoruz ya da üretiyoruz, her şeyi kendimiz yapıyoruz” şeklinde konuştu.

“Çanakkale halkı, tiyatro izlemeyi seven bir halk”

Çanakkalelilerin tiyatroya olan yaklaşımını ele alan Atalay; “Çanakkale halkı, tiyatro izlemeyi seven bir halk. 2001 yılından beri kurulu olan bir topluluğuz, ilk oyunumuz 2002 yılında ‘Ay Işığında Şamata’ oldu. 2002 yılından itibaren biz, faal olarak 22 senedir sahnedeyiz. Çanakkale halkı bir yerde aslında bizi tanıyor, isimler değişiyor olabilir ya da simalar değişiyor olabilir ama oluşum ve yapılaşma değişmediği için halk oraya da geliyor. Halkın, sergilediğimiz oyunların ardından mutlu ve keyifli olduklarını görüyoruz, çocuk oyunları, yetişkin oyunları, komedi ya da drama hiç fark etmez, seyircinin de mutlu ayrılabildiğini, en azından üzerine düşünebileceği aynı zaman da gülebileceği ya da hüzünlendiren izlenimleri seyircilerimizden görüyoruz” sözlerini kullandı.

“Sahneye daha çok çıkmayı, birçok yerde oynayabilmeyi hedefliyoruz”

ÇOMÜ Tiyatro Topluluğu olarak ne gibi hedefleri olduğundan bahseden Atalay; “Biz olabildiğince çok sahneye çıkmak istiyoruz çünkü sahneye çıkmak demek derdimizi anlatmak demek ya da hem kendi derdimizi ya da bir başkasının derdini anlatmak demek. Tiyatro çünkü insanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatı diye geçer. Sahneye daha çok çıkmayı, birçok yerde oynayabilmeyi hedefliyoruz. Özellikle turnelere ve festivallere gidebilmeyi çok isteriz. İmkanlarımızın da biraz iyi olmasını yeğleriz. Çanakkale’de bir tiyatro oluşumu yok, yerel olarak yetişkin tiyatrosu yapan bir Belediye Tiyatro Topluluğu var bir de bizim tiyatro topluluğumuz var. Daha farklı devlet tiyatrosu gibi kurumlar olmadığı için biraz daha tiyatrolara ilgi gösterilebilir, biraz daha tiyatro için insanlar uğraşmalı ve olanak tanınmalı” dedi.

(HABER MERKEZİ)
Paylaş