Robin Williams’ın İntiharı: Arkasında Bıraktığı Sır ve Acı
Robin Williams, dünyanın en sevilen ve saygı duyulan oyuncu ve
komedyenlerinden biriydi. Pek çok başarılı film ve dizide rol
alan, Oscar, Altın Küre ve Emmy gibi ödülleri kazanan Williams,
milyonlarca insanı güldürdü, ağlattı ve hayal kurdurdu. Ancak 11
Ağustos 2014 tarihinde evinde ölü bulunduğunda, herkes şok oldu.
Williams’ın intihar ettiği ortaya çıktı. Peki, bu efsanevi
sanatçı neden böyle bir karar aldı? Arkasında bıraktığı sır ve
acı neydi? Bu yazımızda, Robin Williams’ın intiharı ile ilgili
merak edilen soruları yanıtlamaya çalışacağız.
Robin Williams, 21 Temmuz 1951 tarihinde Chicago’da doğdu. Çocukluğu ve gençliği San Francisco’da geçti. Müzik okulunda eğitim gördü, sokaklarda pandomim yaptı, gece kulüplerinde stand-up gösterileri yaptı. Tiyatro ve televizyon dünyasına adım attı. 1978 yılında başladığı Mork & Mindy dizisi ile ün kazandı. 1980’li yıllarda sinema filmlerinde rol almaya başladı. Good Morning, Vietnam, Dead Poets Society, Awakenings, The Fisher King, Aladdin, Mrs. Doubtfire, Jumanji, Good Will Hunting, Patch Adams, One Hour Photo, Night at the Museum gibi pek çok filmde başrol oynadı. Komedi ve dram türlerindeki başarılı performansı ile dikkat çekti. Oscar, Altın Küre, Emmy, Grammy gibi pek çok ödül kazandı. Aynı zamanda hayırsever bir kişiliği vardı. Çocuklar, evsizler, askerler, hasta insanlar için pek çok yardım kampanyasına katıldı. Üç kez evlendi, üç çocuğu oldu.
Robin Williams’ın intihar etmesinin arkasında yatan asıl sebep, beyninde gelişen bir hastalıktı. Bu hastalık, Lewy cisimcikli demans (Lewy Body Dementia - LBD) olarak biliniyor. Bu hastalık, beyindeki sinir hücrelerinin ölümüne yol açan, Lewy cisimciği adı verilen protein kalıntılarından kaynaklanıyor. Hastalık, hafıza, muhakeme, hareket, konsantrasyon, görsel algılama, uyku, duygu durum gibi beyin fonksiyonlarını bozuyor. Ayrıca halüsinasyon, paranoya, depresyon, anksiyete gibi psikiyatrik belirtilere de neden oluyor. Hastalık, Parkinson ve Alzheimer hastalıkları ile benzerlik gösteriyor. Ancak tedavisi yok ve ölümcül sonuçlara yol açabiliyor.
Robin Williams’ın intiharından birkaç ay önce bu hastalığa teşhis konulduğu, ancak tam olarak anlaşılamadığı ortaya çıktı. Williams, hastalığın belirtileri ile mücadele ederken, aynı zamanda depresyon ve alkol bağımlılığı gibi sorunlarla da uğraşıyordu. Eşi Susan Williams, eşinin intiharının depresyon veya bağımlılıktan kaynaklanmadığını, hayatına son vermeseydi, hastalığından dolayı en fazla üç yıl daha yaşayabileceğini söyledi. Williams’ın son günlerinde çok acı çektiğini, kabuslar gördüğünü, kendini tanıyamaz hale geldiğini anlattı. Williams’ın intiharı, aslında hastalığına dayanamadığı için tercih ettiği bir kaçış yolu oldu.
Robin Williams’ın intiharı, 11 Ağustos 2014 tarihinde Kaliforniya’daki evinde gerçekleşti. Williams, o gece eşiyle ayrı odalarda uyudu. Sabah saatlerinde eşi evden ayrıldı. Williams’ın kişisel asistanı, öğleden sonra onu uyandırmak için evine geldi. Ancak kapıyı açan olmadı. Asistan, kapıyı kırarak içeri girdi. Williams’ı gardırobun kapısına asılı halde buldu. Yanında bir kanca, bir kemer ve bir bıçak vardı. Williams’ın sol bileğinde kesik izleri görüldü. Olay yerine gelen polis, Williams’ın ölümünü intihar olarak kaydetti. Williams’ın cesedi, yakınları tarafından krematoryuma götürüldü. Külleri, San Francisco Körfezi’ne serpildi.
Robin Williams’ın intiharı, tüm dünyada büyük bir yas ve şok yarattı. Williams’ın ailesi, arkadaşları, meslektaşları ve hayranları, onun için duydukları üzüntü ve sevgiyi dile getirdiler. Williams’ın ölümü, aynı zamanda Lewy cisimcikli demans hastalığına dikkat çekti. Hastalığın tanınması ve farkındalığının artması için pek çok kampanya başlatıldı. Williams’ın hayatı ve eserleri, pek çok belgesel, kitap, film ve sergi ile anlatıldı. Williams’ın ölümünden sonra yayınlanan son filmleri, Night at the Museum: Secret of the Tomb, Merry Friggin’ Christmas, Boulevard ve Absolutely Anything oldu. Williams’ın mirası, sinema ve komedi dünyasında yaşamaya devam ediyor.
(HABER MERKEZİ)
