Uz “Gençlerimizin dününü, bugününü, hayallerini sattınız”

TBMM Genel Kurulu’nda İYİ Parti Grubu adına Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu üzerine söz alan İYİ Parti Çanakkale Milletvekili Rıdvan Uz iktidarın politikaları neticesinde binlerce gençten oluşan işsiz ordusu yaratıldığını söyleyerek, “Gençlerimizin dününü, bugününü, hayallerini sattınız.” dedi.

500

İYİ Parti Çanakkale Milletvekili Rıdvan Uz, TBMM Genel Kurulu’nda İYİ Parti Grubu adına Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu üzerine söz aldı. Konuşmasına Kanuni Sultan Süleyman’ın "Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi/ Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.” beyiti ile başlayan Uz, sözlerine şöyle devam etti:

“Değerli milletvekilleri, "Faiz sebep, enflasyon sonuç." diyerek milyonlarca vatandaşımıza derin bir sefalet sundunuz.

Türk lirası ne yazık ki dünyada en fazla değer kaybeden para birimlerinden biri oldu. Bunu yaparken ekonomik gerçeklerle bağdaşmayan düşük faiz politikalarıyla yandaşlarınızın servetine servet kattınız. Bu adaletsizlik, bu hasta yapı elbette bitecek.

Yirmi iki yılda yarattığınız sefalet o kadar derin bir hâl aldı ki artık ülkemizde hiçbir vatandaş mutlu değil çünkü bu bütçe Türkiye'nin gerçekleri değil, halkımızın hiçbir yarasına merhem olmuyor.

Gelin, ben size Türkiye gerçeklerini anlatayım. Türkiye'nin gerçekleri; dudak uçuklatan yolsuzluklar. Türkiye'nin gerçekleri; açlık sınırında yaşamaya çalışan milyonlar.

Türkiye'nin gerçekleri; akşam sofrasına yemek koyamayan babalar. Türkiye'nin gerçekleri; kahvaltı masasından eksilen tabaklar.

Türkiye'nin gerçekleri; çocuğunun cebine harçlık koyamayan aileler. Ha, bir de atanamayan öğretmenler var, kapanan fabrikalar, borçları ödenmeyen kredi kartları, yuva kuramayan gençler, ek işe muhtaç olan emekliler var.

Bir şeyin sebebi olanlar çözümü asla olamazlar. Türkiye'deki işsizliğin sebebi de sizsiniz. Türkiye'deki enflasyonun da sebebi sizsiniz. Milletin çaresizliğinin de sebebi sizsiniz.

“Türk Gazze'de zulüm varken İsrail'le ticaret yapmaz”

Dün bu kürsüde AK Partili bir milletvekili "Türk beklenendir." dedi, üstünüze alınıp dakikalarca alkışladınız. Üzgünüm ama beklenen Türk siz değilsiniz çünkü Türk Andımız'ı yasaklamaz çünkü Türk TC tabelalarını indirtmez çünkü Türk Doğu Türkistan'taki zulme sırtını dönmez çünkü Türk Gazze'de zulüm varken İsrail'le ticaret yapmaz çünkü Türk millete verdiği sözü tutar; o yüzden beklenen Türk siz değilsiniz, biziz değerli arkadaşlar.

Kıymetli milletvekilleri; Evet, köprüler yaptınız, Allah razı olsun ama kırk dokuz yıllığına yabancılara vermek nedir? Evet, randevu alınamayan şehir hastaneleri yaptınız ama doktorlara "Giderlerse gitsinler." demek nedir? Evet, havaalanı yaptınız ama uçanı, kaçanı 5'li çeteye teslim etmek de nedir? Evet, her ilde tabeladan ibaret üniversiteler açtınız ama sonucunda binlerce gençten oluşan işsiz ordusu yarattınız.

Şimdi, gençler ya torpil aramak zorunda ya da işsizlikle yüzleşmek ya zincir marketlerde çalışmak zorunda ya da yurt dışı hayalleri kurmak. Gençlere başka kapı bırakmadınız, gençlerimizin dününü, bugününü, hayallerini sattınız.

Kıymetli milletvekilleri, konuşmamın başında Kanuni Sultan Süleyman'ın bir beytiyle başlamıştım.

"Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi/Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi."

Evet, hastalık hiçbir şeye benzemez, hele ki bu hastalık devleti yönetenlere sirayet ettiyse vay ki vay bu milletin hâline! Kıymetli arkadaşlar, bakın, biz aynı sokağın çocuklarıyız; aynı tüfeğin tetiği, aynı namlunun ucundaki milletiz ve bu milletin evlatları olarak aynı acının, aynı ekmeğin, aynı kaderin paydaşlarıyız.

O yüzden sizleri uyarmak bizim için artık farz olmuştur. Rantın, yolsuzluğun ve adaletsizliğin girdabında bu hastalıkları ülkemize maalesef sirayet ettirdiniz. Sizin izlediğiniz yol, hastalığı otopsi masasında çözmekten ibarettir.

Şunu anlayın: Biz, size karşı değil; sizin hastalığınıza karşıyız. "Huzur hakkı" adı altında üç beş maaş almak hastalıktır. Lüks araba konvoylarıyla caka satmak hastalıktır. Uyuşturucu kullanımının 13 yaşına kadar düşmesini görememek hastalıktır. Gençlerimizi bahis sitelerine kurban etmek hastalıktır. Bir nesli umutsuz, çaresiz bırakmak hastalıktır. Emekliye, memura, işçiye maaş yerine sadaka vermek hastalıktır.

Hiç kimse görmek istemeyen biri kadar kör değildir. O yüzden, milletimiz artık gerçekleri çok iyi görüyor ve inşallah şifanız olacak diyorum.

Kıymetli milletvekilleri, enflasyon iktisadi bir canavardır. Bu canavarı kafesinden bir kez çıkardığınızda tekrar içeri sokmak zordur. Bütün dünya faiz artırırken siz faizleri düşürdünüz, bunu da nassa bağladınız "Nas var ya nas; sana, bana ne oluyor?" dediniz.

Bu, cepheye silahsız asker göndermeye benzer. Kaldı ki şimdi de yüzde 50 faize rağmen enflasyon düşmüyor. Bakınız, enflasyon her zaman ve her yerde parasal bir olgudur. Enflasyonu durdurmanın kanıtlanmış en iyi yolu para arzını durdurmaktır.

Mesela, para arzını durdurdunuz mu? Mesela, kamu harcamalarını kıstınız mı? Hayır, para arzını durdurmadınız, kamu harcamalarını kısmadınız. Nereden biliyoruz? İşte önümüze getirdiğiniz bütçeden biliyoruz.

Geçen yıl 11 trilyon olan bütçe bu yıl 15 trilyona çıktı. Allah aşkına, bu şekilde enflasyon nasıl düşecek, gelin bize bir anlatın. Aylardır "Aylık enflasyon 1,5 bandına düşmeden faiz indirimi olmayacak." diyorsunuz. Aylık enflasyon hâlâ yüzde 2'nin altına bile düşmedi. O zaman bu millet size sorar kardeşim:

"Bu memleketin ekonomisti Recep Tayyip Erdoğan mı, Sayın Mehmet Şimşek mi?" Devleti yönetmek ciddi bir iştir arkadaşlar.

Değerli milletvekilleri, eğer enflasyonla mücadele etmek istiyorsanız bir Arjantin'e bakın.

Bildiğiniz gibi Arjantin son yetmiş yılda olağanüstü bir enflasyon yaşadı, defalarca iflas etti ve borçlarını ödeyemez duruma geldi, halk çok ağır bedeller ödedi. Geçtiğimiz yıl yapılan seçimlerde iktidar değişti, darısı inşallah başımıza.

Yeni başkan ise vatandaşlarına enflasyonu bitirmeyi vadetti. İlk yıl yüzde 25 seviyesinde olan aylık enflasyon geçtiğimiz kasım ayında yüzde 2'ye düştü.

Peki, Arjantin ne yaptı da enflasyonu düşürmeyi başardı? Bir, kamu harcamalarını ciddi şekilde kıstı. İki, gereksiz yatırımları durdurdu. Üç, verimsiz kamu harcamalarına adım adım son verdi. Dört, gereksiz vergileri azalttı. Yani sizin gibi "İtibardan tasarruf olmaz." demedi. Ne yaptı? Ayağını yorganına göre uzattı.

Peki "Arjantin bize çok uzak." diyorsanız, bugün bu zamana kadar yaptığımız bütçe konuşmalarında İYİ Partili arkadaşlarımızın yaptığı konuşmalara bir bakın, İYİ Partinin ekonomi politikalarına bir bakın ve lütfen onları uygulayın; hem siz iyileşirsiniz hem milletimiz iyileşir efendim.

Kıymetli milletvekilleri, hani doktor hastaya karşı değil, hastalığa karşıdır; biz de size değil, sizin politikalarınıza karşıyız.

Necip Fazıl'ın güzel bir dörtlüğü var "Ne hasta bekler sabahı/Ne taze ölüyü mezar/Ne de şeytan bir günahı/Seni beklediğim kadar." diyor.

Biz bu milleti, bu millet de bizi bekliyor diyor ve yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.”

(HABER MERKEZİ)
Paylaş